Yerküre ve Ucubeler

Ece Baykal Fide / Siyaset Bilimi

Yıkılan binaları, yarılan toprakları, suya kapılan araçları, yanan veya kesilen ağaçları düşünüyorum, gözlerim kapalı. Şairin İstanbul’u düşündüğü gibi. Gözlerimi açıp evin salonunda bir süredir ‘konuk ettiğimiz’ Aloş’un ‘ucubeler’ine bakıyorum. Bu çizgiler bana Donna Haraway’in Ucubelerini hatırlatıyor ilk gördüğüm andan itibaren. Evrim sürecinin bir yerinde denizden karaya çıkan semender olamamış balık ya da değişip dönüşen dünyanın derin ve hilekâr yapısını temsil eden ‘çakal’ benzetmesini. Aloş’un yarattığı zamansızlık hissi biraz da buradan geliyor. Bu evrimin geçmişteki bir sekansı gibi ama tam da değil. Ellerinde doğanın karşısındaki kültürü temsil eden müzik aletleriyle sanki arkalarındaki yıkılmış medeniyete ağıt yakıyorlar. Ama hayatta kalışlarına, bunun için geçirdikleri dönüşüme de şükranlarını sunuyorlar sanki distopik bir gelecekte. Yoksa geçmiş sömürgecilik dönemlerinden, yakılıp yıkılan yerli kültürlerinden ve yok olan türlerden kalan bir iz mi bu sahne? Doğa-insan; nesne-özne ikiliğini alaşağı etmiş Aloş’un ucubeleri. Bu bakış ikiliklere dayalı yerleşik düşünme biçimlerini zorluyor. O yüzden de ‘sesi duyulmamış’ Aloş’un. Ana akımın dışında kalmış. Doğadaki her şeyin metaya dönüştürüldüğü bu çağda ucubelik arada kalmışlık biraz da. Nesne ya da özne olmak değil. Yeri geldiğinde her ikisi olduğunu kavramak. Haraway’in daha sonra ‘Chthulucene’ olarak adlandırdığı çağda dünya bir kompost olarak düşünülür. Dünyanın, coğrafyanın da en az bizim onu şekillendirdiğimiz kadar bizi şekillendirdiğini anlatır aslında bu tanım. Sabit ikiliklerin yerine diyalektik bir ilişki kurar doğa ve insan arasında. Kompostun nasıl karışacağı belirsizdir. Bu biraz doğanın metalaşma süreciyle, toplumsal ve ekolojik adaletsizliklerle nasıl mücadele edeceğimize ve yer küreye farklı bir şekilde -nesne gibi değil- bakıp bakamayacağımızla ilgili. Komposttan nasıl ucubelerin çıkacağı buna bağlı. Aloş’un ucubelerinin hangi makamda müzik yaptığını bilemiyoruz o yüzden. 

 

Fotoğraf: Murat Durusoy

Kapak Fotoğrafı: Maya Türkdoğan
 

İlginizi çekebilir: