Yerini Yadırgayan Aloş
Yasemin Çongar
İki büklüm olmuş canavarlar geldi eve, ne yaşayabilen ne ölebilen ihtiyar ceninler. Yerlerini yadırgayacaklarını hiç düşünmedim. Tanıdıktılar çünkü. Açamadıkları gözleri, ağrılı eklemleri yabancım değil, o kol değneğini de biliyorum. Yine de misafir telaşına kapıldım. Salonda hep oturduğum koltuğun yanı başına aldım onları. Aloş’un kuşaktaş - hem de sanki duygudaş - olduğu iki ressama, yıllardır benim her hâlimi sineye çekmiş birkaç resme komşu olacaklardı. Olmadı. İstemediler. Sustular. Peki, dedim, o zaman, şöyle ön tarafa geçin. Gündüzleri bir kısmı envai çeşit mavi, geri kalanı bu mevsimde az yeşil, bol kahverengi, her zaman da bol gri olan manzarayı görün o zar zor araladığınız gözlerinizle. Akşamları güneş çekilir çekilmez yoksul arka mahallemizden suya doğru yükselen kara is bulutunu, ön cephedeki sıra sıra otellerin neyi kutladıklarını kendileri de bilmeyen sarı ışıklarını seyredin. Suyun dibine bakın. Yok. Yine aynı itiraz sessizliği. Tamam, şöyle geçelim o vakit, şurada ağaçlar var. Yemek masasına aldım canavarları. Cam kapıya doğru döndürdüm. Bakın dökülmeyen yapraklar, bakın zeytinler, bakın limonlar, bakın sizin gibi toprağa bakan ters aşılı bir sedir. Olmadı. İğreti ve sessizdiler. İlk haftanın sonuna doğru bir gün, iyice artan beceriksiz ev sahipliği endişem ara ara gelen dertop krizimle birleşince salonun altını üstüne getirdim. Canavarları da kaptığım gibi misafirlerin girmediği kendi dağınık odama çıkardım. Çevirdiğim şairin birkaç şiirini, günlüklerinden birkaç sayfayı gelişigüzel iliştirdiğim büyük ölçüde çıplak bir duvara yasladım sırtlarını. Gözleri hizasındaki masada yine o şairin kitapları, günlükleri, mektupları vardı. İşte o zaman bir ses işittim, belli belirsiz bir mırıltı.
Yerlerini bulmuşlardı sanki. Aloş, Alejandra’yı bulmuştu. Kuşaktaş oldukları dank etti birden. Duygudaş da olabilirler miydi? Karanlıkları benzer miydi birbirine, canavarları akraba mıydı? Henüz bilmiyorum. Ama bir mırıltı var, kendi aralarında konuşuyorlar, dinliyorum, anlamaya çalışıyorum.
Kapak Fotoğrafı: Maya Türkdoğan