Konukseverler

Burak Fidan

ALOŞ, dün, bugün, yarın konuksever konsepti, sergi zamanının ve mekanının dışına taşmasını istediğimiz bir deney. CerModernBlog, Unlimited sayfaları ve başka yayın organlarında paylaşılacak konuksever deneyimlerinin içeriği konusunda hiçbir yönlendirmem yok.

Bu bir deney. İsteyen bir çığlıkla, isteyen bir metinle, isteyen bir fotoğrafla, bir şiirle, isteyen bir resimle bu deneyimini paylaşabilir. Konukseverlerin farklı disiplinlerden oluşmasına özen gösteriyorum. Beklentim, bir antropoloğun sanat okuması değil, bir antropologla bir sanat eseri arasındaki yabancı bir dostluk. Süreç boyunca konukseverlerin heyecanını gözlemlediğim bu fikrin iki babası, bir anası var. Babalar, Ferit Edgü ve Behçet Safa. Ferit Edgü’den çok sık duyduğum “sanat eserlerini sadece kendi gözlerimize hapsetmeye hakkımız yok” cümlesini, Safa’nın atölyesinde, arkasında No-Copyright damgası olan bir kartpostalda göreli çok olmadı. Yakın bir zamanda, bu kartpostalı, İspanyol şair Rebeca Tamas’ın, Ucubeler adlı kitabındaki “Konuksever” denemesinin arasına koydum. Bu denemede, Antik Yunan’da kültürel ve dini yaşamda önemli bir yeri olan bir sözcük vardı. Philoxenia. Bir yabancıyla dostluk demek. Antik Yunan’da, diyordu Rebeca Tamas, her Yunan evinin kapısı, yoldan geçen yorgun düşmüş yabancıya açık olurdu. Ona yiyecek ve içecek vermek, yatacak yer göstermek ve karnı doyuncaya kadar soru sormamak esastı, çünkü bu yorgun düşmüş yabancı, her an kılık değiştirmiş bir Zeus ya da Athena olabilirdi. Tamas’ın metnine bir soru cümlesi ekledim: “Neden aynı konukseverliği bir sanat eserine göstermiyoruz?” Böylece Aloş’un eserleri için konuklar aramaya başladım. Elbette, ilk amacım sanat eserlerine bir hayatiyet vermek, onların yaşamöykülerini daha görünür kılmak. Her sanat eserinin bizim gibi bir yaşamöyküsü var, değil mi? Konukseverleri seçmek zor olmadı. Çoğu evlerinde konuk olduğum arkadaşlarım. Ben, uzun yıllar boyunca, iyi yürekli konuksever insanların konukları olarak yaşadım. Bu konuda deneyimim var. İyi bir konukseveri seçmek için – konuğu için uygun gördüğü köşeyi/yatağı/yastığı/nevresimi görmeme – ya da akşam yemeği için giriştiği hazırlığın teferruatını gözlemlemeye ihtiyacım yok. Tatlı bir gülümseyiş – konukseveri hemen ele verir. Dolayısıyla – Aloş’un eserlerinin iyi evlerde konuk olduğuna hiç şüphem yok.

Herkesin deneyi kendine. Bu deneyimlerle ne yapacağımı henüz bilmiyorum. Bilmemek, gözlem yapmak çok güzel.  ALOŞ, bir yıldan fazla bir süredir benim konuğum, daha doğrusu ev arkadaşım. İyi anlaştığımız söylenebilir. Çünkü sessiz biri ve dinlemeyi biliyor. Alıngan değil, kendi tarzında bir esprisi var. Daha çok bir gece kuşu. Bazen çok eski bir dostun özlemiyle gece yarısı uyanıp kütüphaneme doğru yöneliyorum. Gece kuşunu da kütüphanemin başında görüyorum. Uzun boyuyla, dupduru yüzüyle gözlerini açmış bana bakıyor. İyi bir insanın yüzü bu. Bana çok özlediğim ustamı, Orhan Duru’yu hatırlatıyor…  

 

Fotoğraf: Ahmet Sel

Kapak Fotoğrafı: Maya Türkdoğan
 

İlginizi çekebilir: