Gündüz Şatıroğlu Koleksiyonu'ndan Bir Seçki
Karanlıktan Aydınlığa
Aşık Veysel

FLOW Dijital Sahne, sözlü halk kültürümüzün en önemli yapıtaşlarından biri olan Aşık Veysel’i dijital bir deneyim sergisinde sanatseverlerle buluşturuyor. Gündüz Şatıroğlu koleksiyonundan derlenen seçkiyle bir araya getirilen ve görsel deneyimi zenginleştiren işitsel ve fiziksel nesnelerle tamamlanan anlatı, ozanın çocukluk, gençlik ve olgunluk dönemlerini, iç ve dış dünyasını bir bütün olarak deneyime açıyor.

Karanlıktan Aydınlığa temalı sergi, Unesco tarafından 2023 yılının Aşık Veysel’i kutlama ve anma yılı olarak ilanı kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı destekleriyle gerçekleştirilmektedir.

______________________

Dijital bir dolayımın, kendi icat edilişinden çok önceki zamanların anlatım dünyasını sergileyişiyle yakından tanışmaya geldiniz, değil mi? Mekan bizi içeri aldığında ya da biz mekanı içimize aldığımızda bir sergide olması beklenen seyirlik objeler yerine işitmekle bakmak arasında biteviye yinelenen kah bir gidiş gelişin, kah eş zamanlı bir alış verişin olduğuna tanıklık edeceğiz.

Veysel’in ümmi, dolayısıyla yazıyı önceleyen sözlü bir kültürün insanı oluşundan ötürü burada bir şeylere bakıp okumak öne geçmeyecek; kah yalın kah ezgilerin kanadına tünemiş haliyle söz işitilecek, işitilen “duyulan”a dönüşecek. Onun görme duyusundan yoksun oluşu dolayısıyla bunun yerini alan ve ona nazaran bir hayli kesifleşen, Veysel’ce bir “bakmaya” dönüşen işitmekle aldığı seslerin her yanını kuşatıp “görselleşmesi”, mekanın dört duvarından üzerimize akacak.

“Karanlıktan Aydınlığa”da geçirilecek dakikalar, biri antropoloji öbürü görsel kültür alanında çığır açmış iki önemli insanın, Walter J.Ong’un ve John Berger’in birbirine incelikli selamlar yolladığı deneyimler doğuracak. Ong, “Görüntü ayırır, ses birleştirir. Bir şeyi görmek, seyretmek için o nesneden uzaklaşmak gerekir; halbuki ses, insanın içine akar… Görüntü, insana teker teker, ayrı yönlerden gelir… Bir ses duyduğum anda ise ses her yönden aynı anda bende toplanır… Kendinizi işitmenin, sesin içine gömebilirsiniz. Aynı şekilde görüntünün içine gömülmek imkansızdır” iddiasındadır. Berger, “Görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir…Bu dünyayı sözcüklerle anlatırız ama sözcükler dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştiremez…” dedikten bir süre sonra bunu “Yalnızca baktığımız şeyleri görürüz. Bakmak bir seçme edimidir” ifadesiyle bütünler. Velhasıl Veysel’in işittiği üzere, yeri geldiğinde içine gömülmek yeri geldiğinde bunu bir “bakarak” seçmeye dönüştürmek neden mümkün olmasın?

Veysel’in işitilen söz dünyasından bize doğru gelene kendimizi maruz bırakacağız ama aynı anda “bakıyor” olmaya ister istemez mahkum oluşumuz, her birimizi ondan heybemize ne düşeceğine dair envai çeşit, dallanan imgelenişlere götürecek çıkarken. Herkesin bir örnek hâllerle dağılmasından daha yeğ değil midir bu?

Gündüz Şatıroğlu