“Beş duyu arasında koku alma duyusu geçmişin tüm gücüne en yakın olanıdır.”
Andy Warhol

Koku, duyuların harekete geçmesini kolaylaştırabiliyor. Bu durumda ayrı ayrı her duyunun hangi duyguyu yarattığını sorgulamak pek geçerli değildir. Duyular her zaman birbiriyle etkileşim içindedir. Görmek, duymak, dokunmak, tatmak ve koklamak hepsi bir bütün halinde insanın duygularını harekete geçirir; bu duygu hareketlenmesi çoğunlukla bugünden geçmişe atlar, belleği silkeler, tozlu raflardan siyah beyaz görüntüleri alır ve yeni baştan yaratılan kesik kesik sahneler kendi içinde bütünleştirilerek başka bir yöne doğru, geleceğe, aktarılarak yaşatılır. Koku yaşamdır. Yaşamın belki de en önemli anahtar duyularından biridir. Karıncalar da olduğu gibi, bizler de koku ile yaşamsal bir bağ kurmaktayız.  Sahi, kadın ve erkeğin ilk karşılaşması ve yaşam döngüsünü kurması, kokulu bir bahçenin yasak meyvesinin yetiştiği görkemli ağacının altında olmamış mıydı? 

Ahmet Yiğider, Karınca Yuvası’nda izleyicinin belleğiyle küçük bir oyun oynuyor. Zaten yerleştirmenin kocaman kütlesi, her yaştan insan için bir oyun alanı gibi kurgulanmıştır. Hepimizin yaşamında karıncaların bir çocuklu hikâyesi olarak yer aldığını anımsayalım. İnsanların çoğunluğu her ne kadar kentli bir yaşam sürse de bir yerlerde bir karınca ile karşı karşıya mutlaka gelmiştir. Karınca Yuvası işte bu noktada bir anımsama kavanozu gibidir. Spiral formun içinde ilerlerken algılarınızı sadece bir noktaya toplayabileceğiniz karanlık bir ortam yaratılmıştır. Bu yolun sonu nereye çıkmaktadır? Sorunun yanıtı için spiralin içindeki dar yoldan kokunun merkezine doğru yol almak gerekmektedir. Derin, tek düze ve gittikçe sizi saran bir ses bu yolculuğa eşlik etmektedir. Yol daraldıkça görme duyusu kaybolur. Merkeze ulaşmak için göz görmezse yol nasıl sonlanacaktır? Apaçık koku duyusu devreye girecek ve ses ile birlikte izleyiciyi yönlendirecektir.   

“Karınca Yuvası” koku ile gelen “tam-sosyal” bir canlı birlikteliğine odaklanıyor

Ahmet Yiğider, karıncaların sosyal davranış gösteren süper organizma olmaları ve bunun kokuyla ilişkisi üzerine bilim ve sanat sentezli çalışmalar yürütmektedir. Karıncaların avlanma, besin bulma, stoklama, güvenliği sağlama, savaşma, sosyal kurallara uyum ve uymayanları cezalandırma eylemleri; feromon salgılanması ve karşı tarafın bunu algılamasıyla sağlanır. Yiğider, tasarladığı cam tüp içindeki kokusuz deney alanlarında karıncaların farklı stres seviyelerinde etkileşimleri gözlemekte ve tüp içerisine yayılan uçucu molekülleri hem duyusal hem de analitik kimya yöntemleriyle inceleyerek moleküler bileşimini anlamaktadır. Karıncanın vücut dokusunda gerçekleştirdiği moleküler ayrıştırmada 1000’den fazla çeşitte molekülün bilgisine ulaşmıştır. Yiğider’e göre bu bilgi, doğanın dev bir ansiklopedisini temsil ediyor. 

Ahmet Yiğider, yaşamın ve canlılığın en temel belirtilerinden biri olan koku faktörünü ileri teknoloji kullanarak bilimsel yolla analiz ediyor ve kokuyu oluşturan moleküler bileşenlere ulaşıyor.

Ahmet Yiğider’in kavramsal çalışmalarında kullandığı Gaz Kromatografisi-Kütle Spektrometrisi (GC-MS), incelenen uçucu bileşiklerin moleküler yapısını anlamak için ileri teknoloji cihazların kullanıldığı bir analitik kimya yöntemidir. Kimya, biyoloji, genetik gibi doğa bilimlerinin yanı sıra kriminoloji gibi özel alanlarda da kullanılmaktadır. Ahmet Yiğider yeni sergi projesi hakkında şunları söylüyor:

“Analitik kimya metotlarıyla tespit ettiğim uçucu moleküllerin bir kısmı karınca salgılarının olfaktif karakteri hakkında ipucu veriyor. Sonraki süreçte bu karmaşık molekül dökümünü ve duyusal analiz bulgularımı birleştirerek insanoğlunun deneyimine açık bir “karınca kokusu” bileşimi oluşturabildim. Çıplak gözle görebildiğimiz en küçük bedenlerden biri olsa da doğanın en büyük hayvansal biokütlesine sahip karınca türü ve insan arasında sessiz bir anlatıya, bir fısıltıya dikkat çekmek istedim.”

Dilek KARAAZİZ ŞENER
Sergi Küratörü