Osman Dinç I Bir Dünya Hikayesi

25.10-30.11.2014

9 Eylül - 9 Aralık tarihleri arasında CerModern’de yer alacak Bir Dünya Hikayesi adlı sergi, Osman Dinç’in 1995’ten bu yana, Ankara’da ürettiği heykelleri sunuyor. Sergi ayrıca Fransa’da yaşayan sanatçının 1980’den bu yana üretmiş olduğu fotograflara kapsamlı bir şekilde yer veriyor.

 

1948’de Denizli’nin Bozkurt ilçesinde doğan Osman Dinç, çocukluğunu Anadolu’nun kırsal kesiminde geçirdi; bu ortam, biçimsel ve kavramsal düzeyde, onun sanatsal yaklaşımını derinden etkilemiştir. Gerek doğayla iç içe büyümesinin, gerekse bulunduğu coğrafyaya özgü sözlü geleneğin, Dinç’in sanatçı kişiliğinin oluşumunda da büyük etkileri olmuştur; boşluktan yola çıkarak malzemeye hayat veren sanatçı imgesinin aksine, Osman Dinç varolan doğal elementlerle işbirliği yapan bir deneyim aktarıcısıdır.

 

Hasat zamanları ve mevsimlerin döngüsüyle ritim bulan, insanoğlunun işgücü ve inançlarıyla şekil alan bu ortamda Dinç, insan ve doğa arasında temel bir ortakyaşarlık deneyimlemiştir.

 

Tekniğin aracılığı ile, sanatçının fotoğraf ve heykelleri zaman içinde unutulan veya çözülen bu bağı yeniden kurmamızı sağlıyor. Öte yandan eserleri, anlatımın ve tarihinin çizgisel zamansallığını, mitin ve yaşanmışlığın döngüsü ile karşı karşıya getiriyor. En soyut heykelleri bile hayatın izlerini taşırken, bazıların biçimleri tarım aletlerinin biçimlerini anımsatır, bazıları ise bir buğday tanesinin veya selvi ağacının uzun ince siluetini benimser.

 

Dinç’in sanatında tekrarlanan ve seri halinde karşımıza gelen bu formlar, hem çok özgün hem de çok tanıdıklar. Arketip formlar olduklarından, kökensel bir boyutları vardır; aynı zamanda geçmiste kalmayıp, bu formlar özgün ve günceldirler. Dinç’in yapıtları geçmişle geleceği birleştirerek, hafızayı ve bellegi canlı bir malzemeye ve inşası süregelen bir yapıya dönüştürür.

 

Sanatçının yaklaşımı, yapıtların yaratım sürecinde malzeme yoksunluğunu savunan Arte Povera akımının sanatçıları ile yakındır. Dinç’in kullandığı malzemelere karşı duyduğu sorumluluk, örneğin atık oranını en aza indirmeye çalışmakla karşılık bulur. Eserlerindeki yalınlık ve çizgilerinin belirginliği Minimalist akım ile de bir yakınlık teşkil ediyor. Sanatçı, kullandığı malzemeye mümkün olduğunca az müdahale ederek ve eserin «fazlalıklarını» ortadan kaldırarak, bir sanat yapıtının oluşması için gerekli olanı sorgular. Figür, renk, detay/süs gibi bu « fazlalıklar», seyircinin dikkatini dağıtacak veya onu bu deneyime yabancılaştıracak tüm unsurlardan oluşur.

 

Osman Dinç, farklı disiplinlerden beslenerek ve kendi deneyimlerinden yola çıkarak toplumsal belleğin arkeolojisini oluşturmayı amaçlar. Ancak bunu yaparken otobiyografik damardan uzaklaşıp, ışığını ortak bir hikaye ve temele oturtmaya özen gösteriyor. Bu kolektif bellek, cam ve demir gibi fiziksel ve sembolik niteklikleri için seçtiği malzemelerin kendi tarihleri ile var oluyor.

 

Atalardan gelme jestlerin mirasçısı olmakla beraber Osman Dinç, uzun yıllar hammaddenin değişken ve kaotik olarak değerlendirildiği ve formun üstün tutulduğu bir sanat geleneğinden uzak duruyor. Malzemesini ehlileştirmek veya yüceleştirmek yerine, onun dönüşümlerine sanatıyla eşlik etmeyi tercih ediyor. Malzemenin fiziksel özelliklerini ön plana çıkararak (ağırlık, sertlik, şeffaflık, opaklık) nereden geldiğini, geçirdiği değişimlerin kademelerini malzemenin kendisinden duymamızı sağlıyor,

 

1977’de Fransa’ya yerleşen Osman Dinç, Türkiye ile bağını hiç koparmamıştır ve Ankara’daki atölyesinde halen eserlerini üretmeye devam eder. İki ülke ve iki atölye arasında yaptığı yolculukları sonucunda, eserlerinin boyutlarını elde taşınabilecek veya bir bavula sığacak şekilde tasarlayarak, sanatını yıllar içinde kendi göçebe hayatının şartlarına uyarladı.

 

Son yıllarda ürettiği geometrik şekilli heykeller ise, sanatçının kozmosun bilimsel açılımlarına, evren ve uzam sorunsallarına gittikçe daha çok duyduğu ilgiyi yansıtıyor. Yere yerleştirdiği küçük ebatlardaki bu heykeller, soyut olanı somutlaştırarak varolan «dünyevi şeylere» ekliyor. Tanımlanamayan bu objeler, evrenin ölçüsüz sonsuzluğunu ifade ederken insan ölçülerinin sınırlarını da bize hatırlatıyor.

 

Son kırk yılda, Osman Dinç’in eserleri Fransa, Türkiye ve Almanya’da çesitli kişisel ve toplu sergilerde yer aldı. En son 2014 yılında, İstanbul’da Pi Artworks Galeri’deTeorem ve Gürültü, Fransa’da galeri Agarart’in düzenledigi ve sanatçı André Guenoun ile beraber gerçekleştirdiği «Su ve Bal Oyunları» başlıklı sergileri yer aldı.

 

Dinç’in heykel ve fotoğrafları, Fransa ve Türkiye’de özel ve devlet koleksiyonlara dahil edildi ;  İstanbul Modern, Merkez Bankası, Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi, Paris Belediyesi, Fondation Cartier, Annecy Müzesi, Uluslararası Cam ve Plastik Sanatlar Merkezi – Marsilya ve Paris Ulusal Fotoğraf Müzesi koleksiyonları bunlardan bazılarıdır.

 

Dinç’in eserleri birçok ödüle layık görüldü ve sanatçı, 1993’te, Unesco Yılın Heykeltraşı ödülünün sahibi oldu.

 

9 Eylül - 9 Aralık tarihleri arasında, CerModern’de düzenlenen Bir Dünya Hikayesi adlı sergi, Osman Dinç’in Ankara’da gerçekleştirilen, bu denli geniş kapsamlı ilk sergisi olma özelliğini taşıyor. Fotoğraf ve heykellerinin önemli bir kısmının yer aldığı bu sergi, 1995’ten beri Ankara’da gerçekleştirdiği büyük ve küçük ebatlı heykellerini biraraya getiriyor. Sergide aynı zamanda, 1980’den beri Fransa ve Türkiye’de gerçeklestirdigi fotoğraflara da geniş bir yer veriliyor. Bir Dünya Hikayesi, nerede başladığı ve nerede bittiği bilinmeyen bir destan; seyirciyi, belleğin bu inşaşına katılmayı davet eden bir açık eser. Tekniğin aracılığı ile kendisini anlatan malzeme, aynı zamanda insanlığın tarihini anlattırken, sergi sanatçının kozmogonisinde yegâne bir yolculuk vadediyor. Bu özgün hikaye bizlere, gözümüzün önünde, elimizin altında duran şeylerin ne kadar sonsuz bir büyüklüğü olabileceğini ve tanıdık olanın olağanüstü gücünü gözler önüne seriyor.

 

Metin: Selen Ansen

hakkımızda

üyelik

hizmetler

iletişim

ziyaret

CerBlog

TR I

EN

Ziyaret

İletişim

Yönetim

DAHA FAZLASI